İKİ HİKAYE
“Hayat bir öyküye benzer, önemli olan yanı eserin uzun olması deÄŸil, iyi olmasıdır.” der, Seneca. Affınıza sığınarak iyi ya da deÄŸil ayrımını sizlere bırakarak iki kısa öykümü paylaÅŸmak istiyorum.
KOCA SAAT
Dakika sektirmez koca bir saat. Durakların tam karşısında… Åžadırvanın hemen solunda… GörmüÅŸ geçirmiÅŸ. Vakti geldi mi çın çın çınlatır, yıkar sessizliÄŸi. Yaz kış hiç erinmez hep aynı tonda, saat kaçsa o kadar vurur durur çana tokmağı. Geri kalsa da kimse ona gücenmez. Çarkı kırılmış dersin mesela, yağı bitmiÅŸ ya da (varsa eÄŸer) zembereÄŸi boÅŸalmış. Mazeret çok ama hepsi kabul götürür türden. Kimsenin gıkı çıkmaz.
“Geldi mi evladım?” Manasız bir soru gibi soruyu yönelten yaÅŸlı kadına aynı manasız ifadeyle baktı.
“Ne geldi mi teyze?” Kadın eliyle saati gösterip…
“On iki otobüsü,” der. Saatin yaÅŸlı kollarının on ikiyi on geçtiÄŸini fark eden genç adam.
“Åžimdi gelir,” der, umutsuzca.
Dakika bile sektirmeyen ey Koca Saat, ÅŸu otobüslere de bir el atsan ya, diye içinden söylenir.
***
ENVER
Öykücü Enver elinde küçük not defteri, defterin arasında kalemleriyle dün akÅŸamki masaya kurulmuÅŸtu. Sabahın kör vaktinde burada ne iÅŸi var diye düÅŸündü çaycı düÅŸünmekle de kalmayıp sordu, ‘’ Hayırdır beyim, böyle erkenden,’’ adam ''hayır dedi, hayır uykum kaçtı, senin bir çayını içeyim dedim.’’ Asıl niyeti baÅŸkaydı aslında: Åžehrin akÅŸamları ışıl ışıl ve göz alıcı halinin dışında, birde sabah mahmurluÄŸunu görmek istemiÅŸti. Geceleri zengin ve göz kamaÅŸtırıcı ÅŸuh bir kadın gibi çekici ÅŸehrin makyajsız ve uykulu hali hiçte düÅŸündüÄŸü gibi deÄŸildi. Defterini açtı, kalemi eline aldı. Sayfalara yazmak yerine, geliÅŸi güzel karalamalar çizip çayını bitirmeden kalkıp gitti. Niye geldi, niye gitmiÅŸti, çaycı iÅŸte buna bir mana veremedi.
***
NOT: Öykülerdeki yerlerde sizlerde bulunmuÅŸ olabilirsiniz. İsimlerde olaylarda size tanıdık gelebilir ama biliniz ki. Hepsi kurmaca. Hayat gibi.